MAKALELER


Lenf Ödem ve Rehabilitasyonu ile ilgili son 5 yılın makale taramaları


POSTMASTEKTOMİ LENF ÖDEMİNİN DÜŞÜK ŞİDDETTE LASER TERAPİSİ İLE TEDAVİSİ : ÇİFT KÖR, PLASEBO-KONTROLLÜ BİR ÇALIŞMA 
Cancer 2003 Sep 15;98(6):1114-22
• Bulgular: Tedaviden sonra etkilenen ekstremite  volümünde, 1 ve 3. aylardaki takiplerde, 2 döngülü aktif lazer tedavisinden sonra, anlamlı derecede azalma tespit edilmiştir. Olguların yaklaşık %31’inde, 2 döngülü tedaviden yaklaşık 2-3 ay sonra, etkilenen kollarının volümünde anlamlı bir azalma tespit edilmiştir.
• Sonuç: Hastaların %33’ünde 2 döngülü lazer tedavisi alınmasının etkilenen kollarındaki volüm, ekstrasellüler sıvı, doku sertliğinde azalma sağlaması açısından etkili bulunmuştur. 
POSTOPERATİF KOL MASAJI: LENF NODÜLÜ ALINMIŞ KADINLARA BİR DESTEK
Cancer Nurs. 2004 Jan-Feb;27 (1):25-33
•  Amaç: Lenf nodülü alınmasını takiben yapılan kol masajının yararını değerlendirmektir. Test öncesi ve sonrası planı olan randomize klinik bir çalışmadır. Data cerrahiden önce, cerrahiden sonraki 24 saat içerisinde, cerrahiden sonraki 10-14 gün içinde ve cerrahiden 4 ay sonra toplandı. 21 ile 78 yaşları arasında lenf nodülü alınma cerrahisine giren 59 kadın çalışmaya katıldı.
•  Metotlar: Olgular, uygulama ve kontrol grubu olarak randomize bir şekilde ayrıldı. Olgulara post operatif destek olması açısından kol masajı öğretildi ve uygulandı. 
•  Bulgular: Olgular, ağrıda azalma ve daha iyi omuz fonksiyonu rapor etmişlerdir. 
•  Sonuç: Kol masajı cerrahi ile ilgili ağrı ve rahatsızlığı azaltmıştır.
KANSER İLE İLİŞKİLİ KRONİK LENF ÖDEMİ OLAN HASTALARDA KOMPLEKS DEKONJESTİF FİZYOTERAPİ
J Formos Med Assoc. 2004 May: 103 (5): 344-348
•  Arka Plan ve Amaç: Kanser tedavisinden sonra, ekstremitelerin lenf ödemi, gelişmiş ülkelerde lenf ödemin en sık karşılaşılan nedenidir. Lenf ödemle ilişkili kronik kanserin tedavisi yoktur. Multidisipliner kompleks dekonjestif fizyoterapi, sıklıkla primer tedavi olarak kullanılmaktadır. Bu prospektif çalışma, kronik kanserle ilişkili lenf ödem tedavisinde kompleks dekonjestif fizyoterapinin etkinliğini değerlendirmektedir. 
•  Metotlar: Göğüs veya rahim kanseri tedavisinden sonra, üst veya alt ekstremitesinde kronik lenf ödemi olan 30 kadın çalışmaya alınmıştır.Bütün hastalar, bütün ardışık tedavi seansında, 4 ile 21 kez arasında değişen, günde bir kere kompleks dekonjestif fizyoterapi uygulaması aldı. Terapi sonuçlarının değerlendirilmesi; çevre ölçümü, hesaplanan volüm ve ekstremitenin volümünün ölçümünü içermekteydi. Temel sonuç ölçümü, fazla olan ekstremite volümündeki azalma oranıydı. Tedavi öncesi ödem oranı, hastanın yaşı ve lenf ödemin durasyonu ile yüksek korelasyon göstermiştir. Yoğun kompleks dekonjestif fizyoterapisinden sonra, ekstremitenin çevre ölçümü, hesaplanan volüm ve ödem oranı, tedavi öncesi değerlerle karşılaştırıldığında, anlamlı derecede azalmıştı. Volüm artışındaki ortalama azalma yüzdesi bütün hastalarda %67.8’di.  Yoğun kompleks dekonjestif fizyoterapi, kronik kanser ile ilişkili lenf ödemi olan hastaların ekstremite volümlerinin azaltılabilmesinde etkilidir. 
MEME KANSERİ İLE İLİŞKİLİ LENF ÖDEMDE KOMPRESYON TEDAVİSİNE EK OLARAK MANUEL LENF DRENAJI: RANDOMİZE KONTROLLÜ BİR ÇALIŞMA
Breast Cancer Res Treat, 2004 Jul; 86(2):95-106
•  Amaç: Bu çalışmanın amacı, sadece kompresyon bandajı ile elde edilen kol lenf ödemindeki azalmanın, çok katlı kompresyon bandajı ile birlikte uygulanan manuel lenfatik drenaj ile azalmasını karşılaştırmaktır. 
•  Metot ve Materyaller: Yaş ortalaması 59 olan 50 kadın, 4 haftalık kombine MLD+KB ile sadece KB’ nın uygulandığı bir tedavi protokolüne tabi tutulmuştur. Çalışmayı sonlandırma kriteri, su yer değişimi volümetresi ve çevre ölçümü ile birlikte tespit edilen kol lenf ödem volümündeki azalmaydı. Tedavi olgularından habersiz bağımsız değerlendiriciler tarafından temel sonuç ölçümleri uygulandı. 
•  Bulgular: Tedavi şekli ne olursa olsun, 4 hafta sonunda, kol lenf ödem volümünde anlamlı azalma kaydedilmiştir. Orta derecede lenf ödemi olan kişiler, MLD+KB kombinasyonu ile sadece KB uygulaması alan gruptan daha fazla volümde azalma yüzdesine sahipti. 
•  Sonuç: Bu bulgular, MLD ile birlikte veya MLD olmaksızın KB uygulamasının kol lenf ödemini azaltmada etkili bir uygulama olduğunu göstermiştir. 
EKSTREMİTE LENF ÖDEMİNİN AZALTILMASI VE KONTROLÜNDE FİZİK TEDAVİ
Cochrane Database Syst Rev. 2004 Oct 18;(4):141
•  Arka Plan: Lenfatik drenaj mekanizmalarının obstruksiyonu nedeniyle vücut içinde fazla sıvının birikmesine lenf ödem denir. Tedavisinde, lenfatik akışın azaldığı yollardan sıvıyı drene ederek ekstremite büyüklüğünü azaltmak esastır. Hangi tedavi komponentinin en yararlı olduğu ile ilgili geniş bir fizik tedavi program öneri listesi vardır. 
•  Amaç: Lenf ödemli ekstremitelerde, ödemin volüm, şekil, durum ve uzun süreli kontrolünde fizik tedavi programlarının etkisini ve psikososyal yararlarını değerlendirmektir.
•  Seçim Kriteri: En az 6 aylık takiple fizik tedavi yaklaşımlarının test edildiği randomize kontrollü klinik denemeler yapılmıştır. 
•  Sonuç: Ekstremite lenf ödeminin azaltılması ve kontrolünde fizik tedavi yaklaşımlarınınerken dönemde başlaması ve devam ettirilmesinin lenf ödem tedavisini olumlu etkilediği sonucuna varılmıştır.
EKSTREMİTE LENF ÖDEMİ: KOMBİNE FİZİK TEDAVİNİN ETKİNLİĞİNİN BELİRTİLERİ
Ann Dermatol Venereol.2004 Aug-Sep: 131 (8-9):775-9
•  Arka Plan: Ekstremite lenf ödemi, lenfatik sistemin yeterli çalışamaması nedeniyle oluşan; primer ve sekonder türlerinin tedavisinde manuel lenfatik drenajın kullanıldığı bir rahatsızlıktır. Tedavinin etkinliği, hastadan hastaya değişebilmekte ve tahmin edilememektedir. 
•  Amaç: Hospitalizasyon sırasında lenfatik drenaj ve çok katlı desteğin uygulandığı kombine fizik tedaviye verilen klinik cevapları incelemektir.
•  Hastalar ve Metotlar: Üniversite Hastanesi’nin Dermatoloji 
Departmanı’nın Lenfoloji Ünitesi’nde 1 haftalık yoğun ekstremite lenf ödemi tedavisine tabi tutulan 45 hastaya retrospektif bir çalışma yapılmıştır. Etkilenen ekstremitelerdeki volüm kaybı, tedavinin etkinliğini değerlendirmek için ölçüldü. 
•  Bulgular: Lenfosintigrafiden 4 saat sonra lenf nodlarında devam eden sintigrafik aktivite ve venöz yetmezlik, kombine tedaviye rezistans gösteren 2 kriterdi. Bu iki faktör, lenf ödemle anlamlı derecede ilişkiliydi.
•  Sonuç: Lenf ödem tedavisinde, kombine fizik tedavi uygulamasının başarısız olmasının venöz yetmezlikle ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle, özellikle lenf nodlarında sintigrafik aktivitesi devam eden hastalarda, venöz yetmezliğin tespiti ve tedavisi çok önemlidir.
KANSER TEDAVİSİNDEN SONRA ÖDEM
Ther Umsch, 2004: Nov: 61(11):649-54
• Kanser tedavisindeki ilerleme, artan hasta sayısı ile 
birlikte daha geniş spesifik terapilerin kullanımına neden 
olmaktadır. Bu tedaviler, kişilerin yaşam kalitelerini etkileyebilecek kalıcı sekele neden olabilir. 
• Meme kanserinin primer tedavisinden sonra gelişen kol lenf ödemi, hastaların sosyal ve iş aktivitelerini sınırlayabilen kronik bir problemdir. Bu makalede, meme kanseri tedavisinden sonra, kadınların %25’ini etkileyen lenf ödemin nedenleri, önlenmesi ve tedavisi ile ilgili bilgiler sunulmaktadır. Daha az invaziv cerrahi ve radiyoterapi ile primer önleme önemlidir. 2.l ve 3.l koruma, erken tanı ve tedavi, günlük yaşamda şüphesiz rol oynamaktadır.
KOMPLEKS DEKONJESTİF FİZYOTERAPİ (KDF)
Nippon Rinsho. 2005 Jan: 63 (1): 144-53
• Kompleks dekonjestif fizyoterapi (KDF), çeşitli fizik tedavi kombinasyonlarıyla lenf ödem semptomlarının azaltıldığı bir tedavi yöntemidir. 20.yy’ın ortalarında, Dr. Michael Foeldi KDF’ yi oluşturmuştur. KDF ile birlikte düzenli tedaviler, mental ve fiziksel distresi olduğu kadar lenf ödem semptomlarını da azaltmakta; GYA ve yaşam kalitesinin gelişimine katkı sağlamaktadır. Avrupa’da KDF, tıp doktorlarının gözetimi altında fizyoterapist ve masaj terapistleri tarafından uygulanmaktadır. Etkili bir KDF için tedaviye erken başlanması ve tam bir yaşam stili değişiklikleri tavsiye edilmektedir.
PRİMER OPERE EDİLEBİLİR MEME KANSERİNİN CERRAHİSİNİTAKİBEN BİR KOMPLİKASYON OLARAK LENF ÖDEMİN KLİNİKTE GÖRÜLME İNSİDANSI
European Journal of Cancer , 39(2003):2165-2167
•  5cm.den büyük primer meme kanserinin tedavisinde cerrahi ve aksillar lenf nodülleri alımı yapılır. Nodüllerin pozitif olduğu hastalarda, radyoterapi ve aksillar temizleme gerçekleştirilir. Hastalar, primer meme kanseri kliniğinde haftalarca takip edilmişlerdir. 3 ay aralıklarla 2 yıl boyunca takip yapılmıştır. Bu hastalarda lenf ödem görülme insidansını saptamak için 2 fazlı bir çalışma yapılmıştır. Faz 1, 15 hafta boyunca rutin olarak takip edilen semptomatik  hastalar ve kollarında şişlik rapor eden hasta sayısını içermekteydi. Faz 2 de 13 haftalık bir takip söz konusuydu. Bütün hastalara modifiye FACT B4, EQ-50 ve Speilberg anketleri uygulanmıştır. Muayene edilen toplam 1242 hastanın 5’inde lenf ödem görüldü (%0.04) Bu 5 kişiden 3 tanesinden birine aksillar temizleme, diğerine aksillar parça alımı ile birlikte radyoterapi, öbürüne de sadece aksillar parça alımı uygulaması yapılmıştı.
OBJEKTİF ÖLÇÜMLER KULLANILARAK PRİMER VE SEKONDER LENF ÖDEMLİ HASTALARA UYGULANAN MANUAL LENFATİK DRENAJINETKİNLİĞİNİ GÖSTEREN 3 VAKA ÇALIŞMASI
Journal of Bodywork and Movement Therapies 2003: 
7(4):213-21
•  Lenfatik sistem yükünü cerrahi, radyoterapi, veya bazı konjenital malformasyonlara bağlı olarak  kaldıramadığı zaman sıvı damarlarda toplanır. Manual lenfatik drenaj (MLD) toplanmış sıvının etkilenmemiş lenfatik damarlara doğru taşınmasına yardım eder. MLD, ekstrasellüler sıvının lenf damarları içine hareket etmesine yardımcı olabilir. Bu çalışmanın amacı, sıvıların hareketini ve dokuların yumuşamasını sağlayan bir manual tekniğin etkinliğini 3 noninvaziv muayene ölçeği ile incelemektir. Dr. Vodder metodu kullanılarak, MLD tedavisi alan, standart 45 dk.lık bir tedaviye giren, 3 lenf ödemli hastanın etkilenmiş ekstremitesindeki sıvıların hareketini inceledik. Primer bacak, sekonder bacak veya sekonder kol lenf ödemi olan hastalar seçildi. Kolunda lenf ödem olan hastalarda, tedavi bitiminden 30 dk sonra ödemin geri dönüşü de ölçüldü ve tedaviden sonra 2 ay kontrol ölçümleri ile takip edildi. Kullanılan araçlar; tonometre, multifrekanslı elektrik empedansı ve perometredir. Sıvı hareketleri, kontrlateral normal ekstremitelerde de tedaviye alınmasalar bile tespit edilmiştir. MLD’ nin lenfatik sistem bozukluğunda sıvı akımını arttıran, iletimi hızlandıran bir metot olduğu açıkça görünmüştür.
MEME KANSERİNE BAĞLI LENF ÖDEMİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE FİZİKSEL FONKSİYON, VOLÜM ARTIŞINDAN DAHA UYGUN BİR ÖLÇÜM MÜDÜR?
European Journal of Cancer 39 (2003):2168-2172
•  Bu çalışmanın amacı, meme kanserine bağlı lenf ödemi olan kadınların kol fonksiyonlarındaki bozukluğu objektif olarak ölçmek ve bunlar arasında mümkün olan ilişkileri incelemek içini koldaki volüm artışı ve psikolojik morbidite, 36 konu başlıklı Tıbbi Sonuçlar Çalışması (SF-36)’nda ölçüldü. Toplam 48 hasta çalışmaya katıldı. Etkilenmiş kolda, manual beceri dominant veyanondominant koldan bağımsız olarak anlamlı bir şekilde bozulmuştu. Ancak bu durum, koldaki volüm artışı ile ilişkili değildi. Psikolojik morbidite, kontrol populasyonu ile karşılaştırıldığında, vücut ağrısı ve fiziksel fonksiyonda anlamlı bozukluklar vardı. Fiziksel fonksiyondaki bozukluk derecesi, objektif olarak test edilen manuel beceriyle ilişkilidir. Meme kanseri ile ilişkili lenf ödemde, manuel becerideki bozukluk, koldaki volüm artışından daha büyük etkiye sahip görünmektedir. Değerlendirmede kol fonksiyonu üzerinde de durulmalı ve tedavi sürecinde bu fonksiyonlar da monitörize edilmelidir.
MEME KANSERİ OLAN HASTALARIN EK TEDAVİLERİNDE LENFATİK HARİTALAMANIN ETKİLERİ
European Journal of Cancer 40 (2004): 179-181
•  Lenfatik haritalama, meme kanseri olan olguların aksillar bölgelerinin durumunun tespitinde sık kullanılan bir metottur. Ayrıca aksilladaki sentinel nodlar, hastaların %34’üne kadar olan kısmında lenfosintigrafi ile ulaşılabilinmektedir. Cerrahların büyük bir kısmı, hastaların %78’inde limitli morbiditesi olduğu için bu ekstra aksillar nodları çıkarmaktadır. Sonuçta daha rahat akım sağlandığı görülmüştür. Cerrahlar, radiyoterapistler ve tıbbi onkolojistler, bu tür nodlardaki metastatik hastalıkların varlık ve yokluğunu etkilerini düşünmelidir. Hastaların tedavisinde bu ekstra aksillar sentinel nodların tümörle ilişkisinin anlaşılması, internal mammary lenf nodül zincirine uygulanacak post operatif radyoterapiden ve ek sistemik tedaviden yarar elde edilebilecek daha iyi bir seçime izin verir.                                  
MEME KANSERİNİNİN ERKEN DEVRESİNDE RADYOTERAPİ SONRASI KOLUNDA KRONİK FİBRÖZ DOKU VE LENF ÖDEMİ OLAN HASTALARIN HİPERBARİK OKSİJEN TEDAVİSİNİN 2 FAZLI RANDOMİZE OLMAYAN ÇALIŞMASI
Radiotherapy and Oncology 70 (2004) : 217 - 224
•   Arka Plan: Radiyasyon ile meydana gelen kol lenf ödemi, göğüs kanserinin erken tedavisinde, sık karşılaşılan bir tedavi komplikasyonudur. Radiyoterapi nedeniyle iskemik kalan kemiğin iyileşmesini hiperbarik oksijen tedavisi (HBO2) sağlar. Hiperbarik oksijen tedavisi yumuşak doku yaralanmalarına da sebep olabilir; ancak kol lenf ödeminde daha test edilmemiştir. 
•   Metotlar: Hiperbarik oksijen terapisi ile tedavi edilen aksillar/supraklavikular (aksillar cerrahi 18/21 vaka) radyoterapiden sonra kol volümünde minumum %30 artma olan 21 gönüllü denek araştırmaya uygun bulunmuştur. Katılımcılar, 6 hafta süreyle, 30 seans, çok bölümlü hiperbarik bir odada, 100dk, %100’lük oksijen solumuşlardır. Đpsilateral ekstremitenin volümü, bir perometre tarafından opto-elektronik olarak ölçülmüş ve kontrlateral ekstremite volümü gibi tanımlanarak primer sonlandırma noktası olarak seçilmiştir. Sekonder sonlandırma noktası, radyoizotopik tracerin fraksiyonel yer değiştirme hızı gibi tanımlanan lokal lenf drenajı lenfosintigrafi kullanılarak ölçülmüştür.
•   Bulgular: 12 ayda 3’ü çalışmadan çıkartılan 19 hastanın kol volümünde %20’den fazla azalma sağlanmıştır. 12.ayda nicel sintigrafi ile ipsilateral ön kolun nankolloid temizleme hızındaki %25’ten fazla gelişme, 6 hasta dışında 13 kişide hesaplanmıştır. Başlangıç değerleri ile karşılaştırıldığında, ipsilateral kol volümünde, 12 aylık takipte, istatistiksel ve klinik olarak anlamlı bir düşüş vardı. Kol volümündeki başlangıçtan 12 ay sonrasına kadarki ortalama azalma 7.51’di. Radyasyon almamış göğüs, pektoral katlantı ve supraklavikular fossada 15 hastanın 8’inde klinik olarak orta veya belirgin derecede volümde azalma kaydedilmiştir. Hastaların kendilerinin doldurdukları yaşam kalitesi formlarında anlamlı gelişmeler not edilmemiştir.  
•   Sonuç: Kontrol grubunun olmaması yorum yapılmasını sınırlamaktadır. Ancak, perometre ile ekstremite volümünün ölçülmesi güvenilir bulunmuştur. Lenfosintigrafi operatörden bağımsız olarak yapılmıştır. Bütün datanın incelenerek, bu grup hastalarda çift kör kontrollü bir randomize hiperbarik oksijen araştırmasına ihtiyaç vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder